Çift tırnaklı hayvanlarda görülen şap vakaları son dönemlerde kendisini Türkiye’de yeniden duyurmaya başladı. Yüksek ateş ve salya gibi belirtilerle anlaşılan şap, akut seyirli bir hastalık olarak tanımlanır.
Çoğunlukla inekler gibi büyükbaşlarda ortaya çıkan bu hastalık hayvanların ağız, meme ve ayaklarında yaralara sebep olur. Hayvanın et ve süt açısından verimliliğini yitirdiği bu vakalar dünya genelinde bir tedirginliğe sebep olsa da insanlar için bulaşıcı değildir.
Kimi karantina yöntemleriyle önüne geçilemeye çalışılan hastalığa dair ülkemizde ilk kayda 1914 yılında Ziraat İstatistik Dergisi’nde rastlanır. Yaklaşık on bin vakanın tespit edildiği o dönemde hastalığa yakalanan hayvanların yarısı öldüğü dergi içinde yer alan bilgilerden bir diğeridir.
Dünyanın çeşitli noktalarında da görülen şap hastalığının detaylarına bir göz atalım.
Şap Hastalığı Nedir?
Sığır, inek, manda, koyun, keçi gibi çift tırnaklı, et üretimi için yetiştirilen hayvanlarda vuku bulan şap hastalığı 41 dereceye kadar ulaşan yüksek ateş ve bu ateşin getirdiği çeşitli yaralarla ortaya çıkan akut viral bir enfeksiyondur.
Virüs temelli hastalıkların genel tabiri olan viral enfeksiyonun hayvanlarda kendisini gösterme şekillerinden biri olan şapa halk tabak ya da dabak der. Hayvanların ağzındaki yaraya da bu hastalığı da aynı isim ile tarif ederler.
İlk klinik belirtisi büyükbaşlarda ateş, depresyon, iştahsızlık ve süt verimindeki azalma biçiminde kendisini belli eden hastalığın devam eden sürecinde ise hayvanın ağzında salya oluşması, yaralar meydana gelmesi gibi durumlar yaşanır. Koyun ve keçi gibi küçük başlarda daha hafif geçen bu hastalık topallık gibi bazı fiziki etkiler de gösterir.
Hayvanların ağız boşluğunda, dilinde vezikül adında oluşan sıvı keseciklerinin oluşmasıyla bir salyaya sebep olan bu viral enfeksiyon Türkiye Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından ihbar edilmesi mecburi olan hastalıklar arasında yer alır.
Çünkü hayvanların sağlığını tehdit eden hastalık aynı zamanda bu hayvanların yer aldığı çeşitli sektörleri de doğrudan etkiler. İnsanlar bu hayvanları et ve süt ürünleri dışında yünleri sebebiyle tekstil sektöründe de kullanır. Bu yüzden hayvan sahibi sürü içinde hızla yayılan hastalığı önlenmek için bunu yetkililere bildirmelidir.
Bu yüzden bu hastalığın yaşanmasıyla sekteye uğrayan ekonomik ve sosyal hayatta çözülmesi gerekilen birçok problem oluşur.
Şap Hastalığı Bulaşıcı Mı?
Büyükbaş hayvanlar arasında çok daha fazla ortaya çıkan şap hastalığı temas ve soluma yoluyla bulaşır. Sürü içindeki bir temas ile birkaç saat içinde bir hayvandan diğerine bulaşır. Bu hastalığın virüsü çeşitli çevre koşullarında hayatta kalır.
Düşük dereceli hava koşullarına, ani donma ve çözülmelerine adapte olan bu virüs soğuğa karşı dayanıklıdır. Ama ısının yüksek olduğu ortamda varlığını çok uzun zaman sürdüremez. 37 derecede en fazla on iki saat hayatta kalır. Bu kısa süre zarfında şap hastalığı birçok hayvana bulaşır.
Virüs hayvanın iç organlarında, kanında, lenf düğümlerinde uzun bir ömre sahiptir. Bu hastalık bir sığırın derisinde dört hafta kadar kalır. Bu süre ise hastalığın bir sürüye yayılması için yeterlidir.
Hayvanlarda hızlıca bulaşan bu hastalık insanlar için bulaşıcı değildir. Fakat bu hastalığa sahip olduğu bilinen bir hayvanın etini ya da sütünü tüketmek sağlıklı bir hareket değildir. Tüketim için kaynama ve pişirme noktası 85 derece olarak belirtilse de bu hayvanlar ile beslenmemek daha mantıklıdır.
Yaşam alanlarındaki çeşitli unsurlarda da varlığını sürdüren viral enfeksiyon hayvanın tükettiği samanda 15 hafta, kuru otta ise yaklaşık 5 ay kalır. Aynı ortamda bulunan hayvanlar için bu hastalığın en hızlı yayılma şekli solunum yolu ile gerçekleşir.
Virüsün bulaştığı ya da kuluçka döneminde olduğu büyükbaşlar veya küçükbaşlar ilk belirtilerini gösterene kadar temas, hava, ortak kullanılan araç gereç (su, yem vb.) ve onlara bakan insanlar aracılığıyla bu hastalığın yayılmasına sebep olur.
Nasıl Ortaya Çıkar?
Dünyanın farklı noktalarında gözüken şap hastalığı çift tırnaklı olan hayvanların yaşam alanında ortaya çıkar. Türkiye’nin dışında Asya kıtasında , Güney Amerika’da manda, domuz, sığır, koyun gibi hayvanlarda vuku bulur., Afrika’da ise bufalo ve impala gibi geyik türlerinde de kendisini gösterir.
Picornaviridae familyasının Aphtovirus virüsünün alt bir türü olan şap hastalığı bulaşma yolu ile yayılım gösterir. Hayvanın özelliğine göre kuluçka dönemi değişir. Hastalığın ilk belirtileri olan ateş, iştahsızlık, halsizlik, depresyon dört ile yedi gün arasında kendisini gösterir.
Endemik yani bölgeye ait bir hastalık olarak görülür. Ama bu hastalık büyükbaşların üzerinde geniş bir etkiye sahiptir. Dünya Ticaret Örgütü de hastalığın yayılmasını engellemek için yasal düzenlemelere gitmesiyle bilinir.
Dünyada nüfusu en fazla olan canlı büyükbaşlardır. Bu nüfus sayısı değişkendir. Çünkü büyükbaşlar dünyadaki et üretiminin ana maddesidir. İnsan ihtiyaçlarını karşılaşmak için bu üretimi yapar. Bu da sığır, inek, manda, davar gibi büyükbaşların sayısının artmasına sebep olur.
Sayısı bu kadar faza olan bir canlı grubunun hızla yayılan bir hastalığa sahip olması ise dünya genelindeki üretim zincirini kırar. Büyükbaşlar ekonomiyi büyük ölçüde etkiler. Bu yüzden sağlıklarını tehdit eden şap hastalığını önlenmelidir. Hastalığın kontrol altında tutulması ve hayvanlara daha iyi koşullarda bakılması da önlemlerin parçasıdır.
Sesini ciddi biçimde yeniden çıkaran bu hastalık Türkiye’de farklı noktalarda ortaya çıkmaya başladı.
Türkiye’de Bu Hastalık Ne Zaman Görüldü?
‘Yanmak’ eski Türkçede şapın anlamıdır. Yaklaşık 41 derece ateş gibi bir etkisi olan bu hastalığın en eski anlamının yanmak olması çok da garip değildir. Türkiye’de şapa dair en eski kayıt 1914 senesindedir. Bu yaklaşık on bin hayvanın hastalandığı bir vakadır.
Trakya bölgesinde fazlasıyla gözüken bir vakadır. Fakat bu hastalığa dair 1952 yılına kadar elde edilen kesin bir bilgi yoktu. Çok sık seyretmeyen bir hastalık olması da bu bilgisizliğin bir parçasıydı.
Fakat 1962 senesinde bu hastalık Afrika dışında görüldü. Orta Anadolu ve Doğu’yu da kapsayan hastalık sonrasında bilim insanları bu hastalığın türlerini keşfetti. Ardından aşı alımına başlandı. Bu akut viral enfeksiyonun farklı türleri olduğu ve mutasyon geçirerek çoğaldığı ortaya çıktı.
Bu yüzden hayvan sahipleri 1962 yılından beri hastalığın önüne geçmek için düzenli aşılama yapar.
Ülkemizde gözükmeyen bu hastalık için çevre ülkelerde meydana gelen vakalara göre önlem alındı. Veteriner hekimler hayvanları aşıladı.
Türkiye’de Şap Tekrar Görüldü
Bu hastalığın öneminin ne kadar fazla olduğunu anlamak için 1989’da Brüksel’de yapılan Şap Zirvesi’ne bakmak mümkün. 2007 yılından beri ülke genelinde ve çevresinde bu hastalık gözükmedi. Ama 2023 yılının mart ayında Irak’ta yeniden ortaya çıktı.
Komşu ülkede ortaya çıktığı için Türkiye’nin çeşitli hayvan pazarından örnekler alındı, test edildi. Testler sonucu bazı bölgelerde bu hastalığın seneler sonra tekrar baş gösterdiği ortaya çıktı. Yedi farklı varyantı olan hastalığın SAT-2 serotipi ilk kez ülkede gözüktü.
Siirt, Samsun, Denizli, Diyarbakır bu hastalık sebebiyle pazar alışverişinin durdurulduğu iller arasında yer aldı.
Alınan önlemler eşliğine bir süre için kapatılan hayvan pazarları Şap Enstitüsü tarafından hazırlanan aşılar ile tedavi sürecine girdi. Ülke genelinde yetkililer hayvanların sağlığı ve ticaret akışını kontrolünü için adım attı. Böylece yetkililer hastalık hakkında gerekli sınırlamalar getirdi.
Türkiye’de birçok pazar süreci durdu. Hayvanların tedavisiyle birlikte yaşadıkları alanların da dezenfekte edilmeye başlandı.
Hızla bulaşan bu hastalığın kontrolü için birçok veteriner hekim sürecin kontrolünü sağlamak için görevde.
Öyle ki bu hastalığın ciddiyeti sebebiyle Erzurum’daki pazarda bile ticaret akışı durdu. Avrupa’nın en büyük pazarlarından biri olan Doğu Anadolu Canlı Hayvan Pazarı için de önlemler alındı. Türkiye et tüketiminin kültürel açıdan fazla olduğu bir ülke. Bu yüzden yaklaşan Kurban Bayramı için de önlemlerin üzerinde ayrıca durulmakta.
Birkaç saat içinde yayılan virüsün kontrolü için aşıların düzenli olarak yapılması şarttır. Bu ay içinde ortaya çıkan hastalığın daha fazla yayılmasını engellemek için devam eden önlemler vardır. Bunlar aşılar, temizlik ve karantinalardır.
Şap Hastalığının Tedavisi Nedir?
Tespit edilen bir hastalığın etrafa yayılmaması için alınan ilk önlem karantinadır. Hastalığın bulunduğu insan ya da hayvanın ötekilerden ayrı tutularak izole edilir. Fakat sağlanan bu önlem her zaman tek başına yeterli olmaz.
Özellikle doğrudan bir tedavisi bulunmayan bu hastalık için karantinadan daha öte faaliyetler vardır. Bunlar hastalığın yayılmasını engellemek için kullanılır.
Şap hastalığı viral bir enfeksiyon olduğu için etkilerini yok edecek tedavi yöntemlerinin uygulanmasıyla ortadan kalkar. Bulaşıcı olmasına karşın bu hastalığın ölüm oranı düşüktür. Hastalığa zamanında müdahale ettiğinde birçok büyükbaşın tekrardan sağlığına kavuşma ihtimali vardır.
Bilim insanları çeşitli türlere karşı farklı aşılar üretti. Bu hastalık belirtilerin fark edilmesiyle birlikte aşılarla kontrol altına alınır. Aşılar senenin farklı zamanlarında veteriner hekim gözetimiyle yapıldığında bu hastalığa karşı öncesinde koruyucu etki sağlar. Büyükbaşlar doğduğunda altı ve on aylıkken bu aşının onlara yapılması mecburidir.
Önlemleri Nelerdir?
Doğum aşılarına rağmen bu hastalığı kapan büyükbaşlara ayrı olarak, yine aşı temelli tedaviler uygulanır. Bazı durumlarda tercihi pek etik olmayan kesim önlemi uygulanır.
Şap hastalığı için öncesinde hayvan yetiştiricilerin alacağı önlemler;
- Hayvanların yaşadığı ahırların temizliğine özen gösterilmesi,
- Hasta hayvanların belirtileri gösterdiği an karantinaya alınması,
- Süt sağımı sırasında araçların ya da ellerin temizliğine dikkat edilmesi,
- Ahıra görevli insanlar dışında kimsenin girmemesi,
- Hayvanların besleneceği saman, ot ve yemlerin kontrol edilmesi,
- Yeni alınan hayvanların diğerlerin arasına hemen yerleştirilmemesi.
Bu önlemler ile şap hastalığı ortaya çıkmadan evvel hayvanların sağlığını korumak için insanların yapabileceği basit fakat etkili yöntemlerdir. Ancak bu yöntemler hayvanların aşılarının ve kontrollerinin veteriner tarafından düzenli bir biçimde yapılması ile sahiden etkili olur.
Hastalık ortaya çıktığında ise yapılması gerekenler;
- Hasta hayvanın karantinaya alınması,
- Hayvanın bulunduğu bölgenin detaylı temizliğinin sağlanması,
- Hayvana ait kişisel (altlık, suluk, yemlik vb.) araçların yok edilmesi,
- Bakıcının sağlıklı olan hayvanlardan uzak durması,
- Kesin bir tanı için veterinerin hasta hayvana ait bazı numuneleri Şap Enstitüsü’ne göndermesi,
- Hasta hayvan ile aynı ahırı paylaşan hayvanların aşılanması,
- Hayvandan elde edilecek ürünlerin akışını durdurulması,
Bu adımlar eşliğinde tedavi sağlanır ve hastalığın yayılmasına engel olunur. Böylece şap hastalığıyla mücadele etmek mümkün hale gelir. Tedavinin başlamasından sonra hayvanın taşıdığı virüsün oranına göre iyileşme süreci yaklaşık iki hafta sürer.
Dünyanın birçok noktasında bulunan çift tırnaklı hayvanlara buluşan şap hastalığı yüksek ateş ile meydana gelir. Hayvanların ağzında şiddetli salya akıntısı olarak kendisini gösteren bir hastalıktır. Aşılarla kontrol edilen bu hastalığın yayılmaması için alınan birçok önlem hayvanların sağlığını korur. Sürü sayesinde oluşan ticari ve ekonomik sürecinde akışının devamlılığını sağlar.